“Kadim Erzurum'u Herkes Gibi Ben de Çok Özlüyorum”
 KADİM TEYP’İMİN BU HAFTAKİ KONUĞU  

ERZURUMPSOR’UN EFSANE BAŞKANI HAMZA CİMİLLİ 

KADİM ERZURUM’U HERKES GİBİ BEN DE ÇOK ÖZLÜYORUM” 

Kadim kelimesini çok seviyorum. 

Başlangıcı olmayan, eski, ezeli demek. 

Kadim şahsiyetler artık nadide çiçekler gibi yüce dağların zirvesinde ve ulaşılmaz olsalar da, biz onlara ulaşmaya, gönül teline dokunmaya çalışıyoruz. 

İrademiz budur. 

“Kadim dostum” deriz ya! 

Ne güzel bir ifadedir. 

Bu iradeyle düştük yollara. 

Kadim dostlara konuk oluyoruz bir bir. 

Bu kez yolum, “kadim bir Erzurumlu, kadim bir yürek, kadim bir dadaş, kadim bir ağabeyi ve kadim bir gönül adamının” yüreğine düştü. 

Açtı yüreğini ardına kadar. 

O pamuk yüreğe konuk olmak onur verdi, şeref verdi bana. 

Gülümsemesi eksik olmayan nur yüzüyle karşıladı beni. 

Milliyet Gazetesi’nde görev yaptığım yıllarından tanıyorum kendilerini, başarılarını, dürüstlüğünü ve beyefendiliğini.  

Mevlana demiş ya, “Sende en iyi ne varsa, dostuna onu ver”. 

Öylesine biri. 

“Ya da iyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur” demiş Hz. Mevlana. 

Alın yüreğinizi koşun kadim yüreğine, yeter ki yüreğiniz en az onun kadar güzel ve temiz olsun. 

Konuştukça, bal damlayan sohbetini kesmemek için içinizden Erzurum tabiriyle Caaaaannn dediğiniz biri. 

O isim, Hamza Cimilli. 



Erzurumspor’un efsane başkanı. 

Atadan dededen şehrin ekonomisine yön veren, can ve kan veren çok başarılı bir işadamı. 

17 yaşında Romanya’ya ihracat yapan bir dedenin torunu. 

Mütevazı ve reklamsız hayırseverliği ile tanıyorum Hamza Ağabeyiyi. 

Başarılarını; abartısız, yalın ve egosuz anlatabilen biri Hamza Cimilli. 

Rahatsızlıklarına rağmen kabul ediyor beni, Dadaşkent girişindeki makamında. 

Hamza Cimilli’ye Kadim Teyp’imi uzatıp Hamza Cimilli’yi sordum 

Tane tane ve tüm sakinliği ile anlattı. 

Adeta kulübün hafıza envanterini dinledim Başkan Cimilli’den. 




ATAERKİL, ÖRFÜNE VE ANANESİNE BAĞLI BİR AİLEYİZ
 

1956 yılında Erzurum’un İspir ilçesinde doğmuş. 

Cimilli ailesi, 1957’de Erzurum’a göç etmiş. 

Söz onun; 

“Doğma büyüme Erzurumluyuz. Çok kök, ataerkil, özünü kaybetmeyen, örfüne ve ananesine bağlı bir aileyiz. Bu geleneklerimizi çocuklarımızda da yaşamaktadır. Dün önünden geçtim, İnönü İlkokulundan mezunum. Ortaokulu ise, eski Gazi Ahmet Muhtar Paşa Ortaokulu’nda okudum. 




VAR MI TABUT’TA İNEN? 

Hamza Ağabeyi, ortaokulunun Kongre Caddesinde, bugünkü Özle İdare İşhanı’nın yerinde olduğunu ve adının “Tabut” olduğunu anlatıyor.  

Biletçinin, “Var mı tabutta inen?” diye bağırdığını ifade eden Cimilli, meşhur tabutu anlatıyor.  

Biletçi sorardı, ‘Var mı tabutta inen?”. Tek katlı tabut şeklinde uzun bir binaydı. Şimdi onun yerinde özel idare İşhanı var. Aradan 50 sene geçtiBiz dbiletçinin bu sorusuna, gülüşerek var abi var!” diye cevap verirdik. Tabuttan mezun olduktan ver elini Atatürk Lisesi. İlk mezunlarındanım. Erzurum Lisesi’nin kapasitesi dolunca biz bu liseden mezun olduk.  Okuldan arta kalan zamanlarda babamızın işyerlerinde çalıştık. Hem okul, hem ticaret yani”. 

 



60 YAŞINDA, 50 YILLIK TİCARİ YAŞAMI VAR
 

“60 yaşındayım, hayatımın 50 yılı çalışmakla geçti” diyerek sözlerine devam eden Hamza Ağabeyi, ticaret hayatına ilkokulda başlamış. 

Devam ediyor; 

1974 yılında Kütahya Üniversitesi İktisat fakültesini kazandım. Oradan mezun olduktan sonra, memleketime geri döndüm ve işlerin başına geçtim. O gün bugün ticaret hayatının içinde ve işlerimizin başındayım. Allah sağlık verdikçe çalışacağım. Şimdi daha yoğun olarak çocuklarım işlerle ilgileniyor”. 

KERESTE BAHÇESİ VE YEŞİL SAHA FUTBOLUN MENBAI İDİ 

Hamza Cimilli’nin sporculuk hayatı ortaokul döneminde başlamış. Futbol oynarken Dağcılık Spor Kulübü Başkanı rahmetli Necati Kishalı’nın kendisini keşfettiğini ve futbol hayatının da böylece başladığını anlatıyor. 

O dönem, günümüzde olduğu gibi sportif faaliyetlerin yapılacağı spor tesislerinin olamadığını belirten Cimilli, Kereste bahçesi ile yeşil sahanın Erzurum futboluna sporcu yetiştiren iki spor tesisi olduğunu anlatıyor. 

O günleri ondan dinliyoruz; 

O arada sporculuk hayatım başladı. Ortaokul dönem Erzurum’da sportif faaliyetlerin yapıldığı iki mekân vardı. Biri bugünkü Migros Kavşağı’ndaki UDAV Petrol’un bulunduğu yerdeki Kereste bahçesi İdi. Orada yol yoktu. İsmi kereste bahçesi diye geçerdi. Diğeri de, kombinanın altındaki yeşil sahaKereste bahçesi ve yeşil saha kentin iki spor tesisiydi. Erzurumdaki futbolcuların çoğu oradan yetişmiştir. Rahmetli Necati Kishalı beni orada görmüş, beğenmiş, beni aldılar ve lisans çıkardılar. Dağcılık spor Kulübünün futbolcusu olmuştum. 14-15 yaşlarındaydım. Bunları anlatırken çok duygulanıyorum.  O dönemki amatör küme kulüpleri Dağcılık, 12 Mart,  Palandöken, Karagücü (Kaleci Ersin oradan gelmişti), DoğusporAşkale 3 Mart, Demirspor ve İbospor ” 




İBOSPOR
 

İbospor deyince gülümsüyor Hamza Ağabeyi, İbospor diye kulüp mü vardı?” diye soruyorum yanıtlıyor; 

“Hayır, resmi adı 3 Temmuz Spor Kulübü idi. Başkanı Pelit meydanında berberlik yapan İbrahim  

Ağabey idi. O yüzden adı İbospor kalmıştı. Spor o kadar büyük bir tutku haline gelmişti ki, her kesimden insan amatör futbolun bir kenarından tutmuştu. Spora ve sporcuya değer verilirdi. İbrahim ağabeyi de berber olmasına rağmen, futbola gönül verenlerden biri idi. O dönemin amatör futbol kulüpleri bugünkü 2.lig futbol kulüpleri ayarındaydı. Dağcılık Spor Kulübünden sonra, ben, rahmetli kaleci YavuzNizamettin, Erol ve Yalçın Songün Erzurumspor’a transfer olduk. 7-8 futbolcu Erzurumspor’da futbol oynama imkânı buldu. Daha sonra Kaptan Sebahattin, SebatiAbdüsselam ve Naci geldi. Çok iyi bir altyapı vardı. Bu zenginlik, berber İbrahim ağabeyi gibi amatör kulüplerdeki başkan ve hocaların futbol sevdasından kaynaklanıyordu. Ki, şimdiki gibi ortada maddi bir kazancı olmamasına rağmen. Futbol bir tutku ve zevk işiydi”. 




BOKS VE GÜREŞ MİLLİTAKIMININ YARISI ERZURUM’DAN
 

Cimilli, her amatör kulübün en az 5 branşta faaliyet göstermesi gerekliliğinden söz ediyor. 5 branşta futbolcusu olmayan kulüplerin sporcu lisanslarının tescil edilmediğini de sözlerine ekleyerek Erzurum’daki spor kulüplerinin ne kadar köklü işler yaptığına dikkat çekiyor ve çok ilginç bir bilgi daha veriyor Hamza Ağabeyi ve şöyle devam ediyor, 

“Türk Boks ve güreş milli takımının yarısı Erzurumlu idi, sebebi bu 5 branşta sporcu yetişmesiydi. Atletizmde de Avrupa dereceleri almış sporcular yetişmişti bu memleketten. Tabi bu işler zamanla kayboldu gitti. Şimdilerde Erzurum’da spor kültürü geriledi”.  

Sebep ne?” diye soruyorum, cevaplıyor, 

Sporun profesyonelleşmesi, işin içine para girmesidir sebep bence. Bir de buna ailelerin çocuklarını spor yerine eğitim hayatına yönlendirmesi var. Çünkü sistem onları yarış atı gibi koşturuyor. Spora vakit kalmıyor, üniversite hayatı her şeyin önüne geçiyor. Gençlere Spor yapma imkânı verilemiyor. O yüzden bu şehirde spor oldukça geriledi”. 




ÇENE KEMİĞİ KIRILINCA
 

Hamza Cimilli, futbol hayatını kaleci olarak sürdürmüş. Üniversite eğitimi için gittiği Kütahya’da Kütahyaspor’da çok başarılı bir file bekçiliği yapmış. O dönem bir maçta yaşadığı talihsiz bir sakatlık yüzünden çok sevdiği futbol u bırakmak zorunda kalmış. 

O anlatıyor; 

“Bir maçta bir kurtarış yaparken, çeneme gelen bir ayak darbesi ile çene kemiğim çift taraflı olarak kırıldı. Şimdiki tıbbi olanaklar o zaman yok tabii ki. Çene kemiğim iki taraftan çelik tellerle tutturuldu. İki ay bu şekilde yaşadım ve çok zor günler geçirdim. İki ay ağzım dikili kaldı. Sonunda da futbol hayatım bitti”. 




5 OY FARKLA BAŞKAN
 

Takvimler 1979 yılını gösterdiğinde Hamza Cimilli, üniversiteyi bitirip Erzurum’a dönmüş. Ancak futboldan kopamamış.  

O dönem Erzurumspor’un başkanı geçtiğimi aylarda kaybettiğimiz rahmetli Gıyasettin Yüksel.  

Yüksel, Hamza ağabeyiden futbol şube sorumlusu olmasını istemiş. 

Gel, işlerin başında dur” teklifi alınca bu kez futbol sporuna hizmetlerini Erzurumspor’da yönetici olarak devam ettirmiş.  

Ardından Yüksel’in yönetimindeki bazı arkadaşlarından başkanlık teklifi almış Sayın Cimilli 

“Gel bu işleri düzelt” tekliflerinin ardı arkası kesilmeyince kolları sıvamış. 

Devam ediyor, 

Bana gel bu takımı birinci lige çıkaralım, bu lezzeti bu memlekete tattıralım dediler.  Kongre sürecine 6 ay vardı. 15 Ocak 1993’te kongre yapıldı. Rahmetli Gıyas abi başkandı. İki aday olarak girdik seçime. Lisemizi aldık çıktık rahmetlinin karşısına. Türk futbol tarihinin en güzle kongrelerinden birisiydi. Çok çekişmeli bir kongre oldu. Aşağı yukarı 700 civarında delege vardı. Salonda da en az 3 bin kişi. Dışarda bir o kadar da futbol ve Erzurumspor taraftarı. Neticede ben 5 oyla kazandım seçimi ve Erzurumspor’a başkan oldum. 365 oy ben aldım, 360 oy da rahmetli Gıyas abi aldı. O dönem yönetimimde bana yol arkadaşlığı yapan 5 arkadaşımız rahmetli oldu, çok yakında da Ali Tanfer kardeşim bizi bıraktı gitti. Onlara Allah’tan rahmet diliyor ve saygıyla anıyorum. 




BASIN DA HALK DA TERDDÜT İÇİNDEYDİ 

Cimilli, kongrenin ertesi günü bir basın toplantısı düzenlemiş ve basın mensuplarının sorularını yanıtlarken tecrübesiz ve genç bir yönetim olmaları hasebiyle bazı tatsız sorularla maruz kalmış.  

“Bize, siz tecrübesiz ve genç bir yönetimsiniz, tecrübeli bir isimden kulübü devraldınız, ne düşünüyorsunuz?”  diye sordular.  

Bakın nasıl yanıtlamış o soruyu; 

Ocak ayında kulübü devralmıştık, mayıs ayına kadar, yani sezonun sonuna kadar transfer dahi yapma olanağımız yok. Kulübün maddi durumu çok kötüydüTakım küme düşme potasına girmişti. Hocamız Kahraman Karataş. Gıyas beyin bırakmış olduğu iskelete hiç dokunmadık. Ve sezonu zar zor kümede kalarak bitirdik. Benim futbolculuk hayatım, yöneticilik hayatım olmasına rağmen yönetimin genç insanlardan oluşması nedeniyle şehirde ve basının gözünde bir tereddüt hâsıl olmuştuAcaba bunlar ne yapacakları yaşıyorduk. Basın mensuplarına dedim ki, bu kulüpte az da olsa futbol oynadım, futbol şube sorumluluğu yaptım. Maddi manevi hiçbir şeyimizi esirgemedik. Bu ülkede aynı kulüpte top koşturup ardından o kulübe başkan olan birkaç isim var. Biri rahmetli Süleyman Seba, birisi Faruk Özak, biri de ben. Tereddütlerinizi anlıyorum ama ben futbolun içinden geldim. 




DEVLET BU SAATTEN SONRA BURAYA ÇİMENTO
 FABRİKASI KURMAYACAK 

Cimilli, 3 sezon birinci ligin kapısından dönen o yılların öyküsünü anlatmaya devam etti; 

Basın mensubu arkadaşlara, bu saatten sonra devlet buraya çimento, şeker ya da yem fabrikası kurmayacak. Bu işler bitti. Erzurum’u kurtaracak üç projemiz var. Birincisi; Palandöken kış turizmi. Ki Erzurum Kayak Kulübü başkanı Fuat Kulaçoğlu da yönetimimizdeydi. Palandöken boş yatıyor. Yönetimimizde bunu başaracak arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarla beraber kış turizmine de önem vereceğiz. Allah selamet versin Sayın Mehmet Ağar da vali olarak ilimize gelmişti. Bizi bu konuda çok teşvik etti. O zaman Palandöken’de sadece özel idarenin bir küçük bir kulübesi vardı. İnsanlar çay içmeye giderdi. İkinci projemiz Erzurumspor’u mutlaka birinci lige çıkmasıdır dedik. Birinci lige çıkarsak şehir ekonomisinde çok ciddi atılımlar olur. Bacasız bir sanayidir bu. İki haftada bir insanlar bu şehre gelip alışveriş yapacak bu şehre nakit para bırakacak dedik. Üçüncü ve son projemiz de şehrimizin futbol kamp merkezi haline getirilmesiydi. Onlarca kulüp kış kamplarında Antalya’ya gidiyor. Yaz kamplarında ise en ideal yer Erzurum ve çevresi. Tesisiler yapılırsa takımlar yurt dışına avuç dolusu döviz ödemeden buraya gelecek ve kentimiz kazanacak. 2000 rakımlı Erzurum’a gelecekler. Benimle dalga geçen gazeteciler oldu. Ancak yılmadık, yoğun bir çalışma başlattık, kulüp gelirlerini nasıarttırabiliriz, nasıl sabit gelir sağlarız buna kafa yorduk. Kulübün stadyum gelirleri ile spor toto dışında geliri yok. Sabit gelirler yaratmaya çalıştık. Erzurumspor radyosu kurduk. Belediyeden su faturalarına, şeker ve çimento fabrikasından da çimento ve şeker torbası başına 1’er lira eklemesini talep ettik. Ancak netice alamadık. Cesaretli ve pırıl pırıl bir yönetim vardı. Hedefimiz, seneye birinci lig idi. Gıyas beyin mirasına hiç dokunmadan başladık çalışmaya. İncitmedik, yormadık kimseyi. İlk iş olarak da Sadi Tekelioğlu ile gizli bir sözleşme yaptık, transfer çalışmalarını başlattık. Artık hedef birinci ligdi”. 

Hamza Cimilliüç ana hedeften biri olan birinci lig hedefi için kolları sıvamış. 

Çok başarılı işlere imza atmaya başlamışlar. 

Başkan Cimilli, Erzurum ve diğer şehirlerde geceler tertip etmeye başladıklarını, dönemim Hazine Müsteşarı Nevzat Saygılıoğlu’nun 1994 yılında Ankara Maksim Gazinosu’nda bir gece düzenlediğini belirtiyor ve korkunç bir gelir elde ettiklerinden söz ediyor. 

Tam tamına 8 milyar 400 milyon lira. 




İBRAHİM TATLISES’E PARA ÖDEMEDİĞİMİZ GİBİ 100 MİLYON LİRA DA BAĞIŞ ALDIK
 

Sözü yine başkana bırakıyorum; 

“Hatta bu paranın bir bölümünü Ankara’da okuyan dar gelirli öğrencilere burs verdik. Ardından adlarını anmadan geçemeyeceğim, çok yardımlarını ve desteklerini görmüşümdür, gerek Sayın İbrahim Polat ve gerekse Adnan Polat’ın büyük yardımları oldu. İstanbul’da bir gece yapıldı ve Polat Otel’i bize bedava tahsis etiler. Yemesi içmesiyle en az 1500 misafir vardı. Kendilerine müteşekkirim. Gecenin assolisti İbrahim Tatlıses idi. Hiçbir sanatçıya tek kuruş para vermedik. Hatta bir açık artırma yaptık, İbrahim Tatlıses’ten de 100 milyon lira bağış aldık. Bu insanların hepsi mavi beyazlı renklere dört elle sarılmıştı. Niye? Çünkü bize itimat ediyorlardı”. 




SARI ZARFTAN ÇIKAN VE AĞLATAN ÇEK 

Başkan Cimilli ve ekibi öylesine takıma ruh katmış ve nefes vermiş ki, herkes takım için varını yokunu ortaya koymuş. 

Hele bir sarı zarf ve o zarftan çıkan çekin hikâyesi var ki. 

Anlatsın da dinleyelim; 

“Allah rahmet eylesin Hasan (Özaydın) ağabeyinin kardeşi Sebahattin Özaydın ki, bunun şahitleri de vardır, Konya’daki finallerde otele geldi. Elinde bir sarı zarfla. Dedi ki Hasan ağabeyim maça gelecekti, gelemedi. Sana bu zarfı yolladı, ne olduğunu bilmiyorum dedi. Zarfı açtım, o günkü rakamla 10 milyar liralık bir çek. Bu para bizim kulübün yıllık bütçesinin üçte birine tekabül ediyor, çünkü bütçemiz 30 milyar lira idi. İçinden de bir not çıktı. Sevgili kardeşim Hamza, çok acil işlerim dolayısıyla maça gelemiyorum. Bu parayı sana gönderiyorum, inşallah bu sene 1. Lige çıkacağız. Şanssızlığımızı kıracağız. Bir ay sonra sana bir 10 milyar lira daha göndereceğim. Başarılar diler, gözlerinden öperim. Oturduk hepimiz ağladık. Anlatabildim mi? Böyle bir birlik ve beraberliğin tam ortasında can-ı gönülden, elele vermiş çaLışıyorduk. Bizi hep minnetle, vefayla andılar, ağırladılar, yaşattılar. Biz de onur duyduk ve aşk ile görev yaptık. Çalışmayan bir tane yöneticiniz yoktu. Daire müdürlerimiz keza canla başla koşturuyorlardı. Allah rahmet etsin DSİ Bölge Müdürü Nejdet Özdemir, İller Bankası Müdürü Erdoğan Ertan ve diğerleri. İhaleye giren müteahhitlerden makbuz karşılığı çok büyük yardımlar getiriyorlardı kulübe. Forma reklamı falan”.  




KUYRUĞA GİRİP BİLET ALARAK MAÇA GİREN BAŞKAN 

‘Hamza Cimilli neden efsane Başkan? ‘diye sorulduğunda anlatılacak çok şey var.  

Burada hepsini yazmak mümkün değil, ancak onu herkesten farklı kılan bir özellik var ki, burada anlatmadan ya da aktarmadan geçmek olmaz. 

Hamza Başkan, Erzurumspor’un hiçbir maçına bilet almadan girmemiş. 

Herkes gibi kuyruğa giren ve biletini alıp parasını ödedikten sonra stadyumdaki yerini alan eşi görülmemiş bir başkan Hamza Cimilli 

Taraftara da bu anlamda çok şey gösteren, öğreten ve alkış alan bir davranış sergiliyordu başkanlık döneminde. 

Bu özelliğini soruyorum başkana. 

“Lider örnek olan insandır. Herkes gibi, her taraftar gibi girerdim kuyruğa biletimi alır, ondan sonra girerdim stadyuma. Sırada beklerken taraftara kulak verirdim, dinlerdim onları. İki kişi konuşurdu, biz bu maça bedava nasıl gireriz diye düşünürken, trilyonlarla yönetilen kulübün başkanı para verip biletini alarak maça giriyor, biz de biletimizi alıp maça girelim dediklerini duyardım. Deplasmana giderken 10 kişi mi gidiyoruz arkadaşlar uçak bilet paralarınızı alalım derdik, herkes masraflarını cebinden karşılardı. Al yemek parası, al tabldot parası çıkarır hepsini koyardık kafile başkanının cebine. Biz, deplasmanlara bile böyle gittik. Kendi paramızla gittik, kendi paramızla yedik içtik. Allah rahmet etsin, Gıyas bey de çok titiz davranırdı bu işlere. Kulübün bir kuruşuna elli takla atardı, tutumluydu, parayı çarçur etmeyi sevmezdi. Bir Ömer Çavuşoğlu mesela, adam servetini harcamıştır kulübe ”. 

“Sayın başkanım siz bir zihniyet devrimi yapmışsınız” diyorum, “Gerçekten öyle oldu” diye cevap veriyor. 




28 GOL ATAN YUSUF 

Eskiler açılınca imbiğinde biriktirdiklerini sıralıyor Başkan Cimilli. 

Erzurumspor adına 28 gol atan Yusuf’un hikâyesi şöyle; 

“Doğru transferler yapmıştık. Büyük titizlik göstererek. Mesela Nevşehirspor’dan aldığımız bir Yusuf var. Büyük gizlilik içinde yürüttük transfer çalışmalarını. Bütün büyük takımlar peşinde. Üç gurup halinde çalıştık ve Biz Ankara’dan Sivas’a gittik, bir gurup onu alıp Erzincan’a getirdi. Üçüncü gurup da Yusuf’u alıp Erzurum’a getirdi. Mukavelesini yaptık. 1 milyar liraya transfer etmiştik. Yazdılar, bu kim? Ne yapabilir? Diye. O sezon rakip ağlara 28 gol attı Yusuf. 10 katı fiyatla ertesi sezon Kocaelispor’a sattık 




KÜFÜR EDEN SARHOŞLAR 

Hamza Ağabeyi, transfer ettiği 4 futbolcu için gece saat 2’de açık yer yok diye mangal yaktırdığında o bölgede sarhoşların kendisine nasıl küfür etiğini de anlatarak beni kahkahalara boğdu. 

Nasıl mı?  

“4 futbolcu daha almıştık, dördünün bonservisine 1 milyar 900 milyon lira ödemiştik. Gece saat 2. Cebimden para verdim et falan alın bu saatte açık yer olmaz, yemek yapın yesinler diye. Mangalı yaktık, sarhoşlar başladı bize sövmeye. Yiyin Erzurumspor’un paralarını yiyin, nokta nokta diye. (Gülüşüyoruz) Biz gece o saatte evimizi barkımızı bırakmış, transfer peşindeyiz. Adamlar bize ana avrat sövüyor. O saatte Noter Erdal Atlı’yı aradım. Kulübe gel diye. Bu saatte mi? Dedi. 4 tane mukavele yapmamız lazım dedim. O da sabahı kurt mu yedi diye cevap verdi. Sağolsun, geldi, biz bunların mukavelelerini yaptık. Niye? Çünkü sabah bu işin kokusu çıkacak, bu çocuklar uçar giderler. Biz yıldız futbolcular aldık. Yazık kaçıp gitmesinler. Sabah gün ışıdı. Ortalık karıştı. Trabzonspor, Konyaspor arıyor. Transfer ettiğimiz futbolculardan Bülent geldi. Dedi ki, başkanım bizi rahat bırakmıyorlar. Bizim çeklerimizi verdiniz ama birinci ligden teklifler var, bize 4-5 katı para teklif ediyorlar. Dedim ki kusura bakmayın. Ben size gece saat 2’de keyfimden mukavele yapmadım. Gitmek isterseniz bunun size bir bedeli olur, sizi zorla da tutmam burada. Başkanım bedeli ne diye sordu. Dedim ki, dördünüzün bonservisine 1 milyar 900 milyon lira ödedim. Trabzon Beldespor’a. Şimdi 10’ar milyar lira getirin gidin. Getirirler. Para veren çok çünkü. Başkanım özür dilerim, arkadaşlar beni de kandırdılar. Biz imzaları atmışız, söz birdir dediler ve kaldılar. O Bülent, bize 35 milyar lira para kazandırdı, o para Erzurumspor’u bizden sonra birinci lige çıkardı. 35 milyar lira, bugünkü parayla 7 milyon dolar. Bunları neden anlatıyorum, kendimi övmek için değil elbette, özverimizi anlatmak için. Umursamazsın, haftada bir toplantı yaparsın, biz öyle olmadık, ama böyle anıların olmazdı. Genç nesil bizi tanımıyor. Birkaç sefer stada gittim. Gençler birbirine soruyor, Hamza başkan bu muymuş? Futbolcular geliyor, fotoğrafını gördük diye. Sağolsunlar. Bu para ile elde edilebilecek bir itibar değildir. Allah’a şükrediyorum ki, yaşamışız ve yaşatmışız. İnsanları bir araya getirmişiz. Herkes kenetlenmiş, ortak payda Erzurumspor olmuş ”.  




SEYİRCİ REKORU KIRIYORDUK 

O dönem oluşturulan bu ortamın seyirci olarak da kulübe yansıdığını ifade etti Başkan Cimilli. Çorum’dan İstanbul’a, Ankara’dan Antalya’ya kadar stadyumların 5 bin 10 bin kişi ile dolduğunu belirtiyor. 

“Erzincan’a gittik, stadyumun hepsi Erzurumlu. Rize’ye gittik, işte o olaylı maçta 15 bin kişilik stadyumda 14 bin kişi Erzurumlu idi. O ruh herkese yansımıştı. Seyirci rekoru kırıyorduk”. 




SADİ HOCAYLA ANLAŞTIK 

Hamza Ağabeyi, ilk iş olarak Sadi Tekelioğlu ile anlaştıklarını ve gizli mukavele imzaladıklarını, Sadi Hoca’nın gizlice gelerek maçları izlediğini, mevcut kadrodan kimlerin kalacağına kimlerin gideceğine, önümüzdeki sezon kimlerin transfer edileceğine karar verdiklerini anlatıyor. 

“Biz yönetime yeni geldik, tek hedefimiz var, o da birinci lig” diyerek yola çıkmıştık diyen Cimilli, “Sadi Hoca bize çok güzel bir transfer listesi hazırladı. Sezon başlamadan transferleri yaptık. Çok cüzi paralara çok kaliteli futbolcular aldık. Bu futbolcular sonraki dönemlerde kulübe çok büyük paralar kazandırdılar. Ümit milli takımın liberosu Şekersporlu Dursun Yiğen, Ankara Emniyet’ten Alaattin Gülerce’yi bonservisi 1 milyar liraydı, biz 40 bin liraya aldık. Ondan sonraki sezonda Trabzon Beldespor’dan kaleci Bülent’i getirdik. Bülent’i 480 bin liraya almıştık, benden sonra 35 milyar liraya Beşiktaş’a satıldı. Borçsuz harçsız gidiyorduk. Ben başkanlığı bıraktığımda kulübün sıfır lira borcu ve kasasında parası vardı”. 


BÜYÜK TALEPLER VE DESTEK TARAFTARDAN GELDİ 

Bunlar övünç duyduğumuz şeyler, insanlar da bizi takdir ettiler diyerek sözlerine devam eden Başkan Cimilli, taraftarın hep itici güç olduğunu ve talep ve desteğin hep onlardan geldiğini eklemeden geçemiyor. 

“Başkanım takvim yaptır satalım dediler, yaptılar da. Kombine biletleri sattılar. Onlara ne kadar teşekkür etsem az” diye konuştu. 




TARAFTAR KULÜP GİRİŞİNE BARİYER ÇEKTİ, PARA TOPLADI 

Takımın idmanlara başlamasıyla bütün gözlerin kendilerine çevrildiğini ve tecrübesiz bir yönetim acaba bu işi becerebilecek mi sorularıyla muhatap olduklarını kaydeden Cimillikulübün hafıza envanterini anlatmaya devam etti; 

Yapılan transferler, sezon açılışı yaptık. Taraftar geldi kendileri kulübün girişine bariyer çektiler. Dediler ki başkanım 3 bin kişi geliyor idmanı izlemeye.  Bilet keselim park parası alalım. Taraftar bunu yaptı ve izleyicilerden bilet kesip yardım topladılar. Bunlar çok duygusal şeyler. Sahiplendiler, bu paralarla haftalık mutfak masrafları karşılandı. Herkes bizdeki heyecanı görünce dört elle sarıldılar. Ligler başladı, müthiş bir başlangıç yaptık. Saha ful çekiyor, 15-16 bin seyirci var. Deplasmanlara 4-5 bin seyirci geliyor. Sonuçta o heyecan bizi iyice fişekledi”. 




80’LİK NİNE İLE SARILDIK AĞLAŞTIK 

Cimilli, çok duygulandıran bir anısını paylaşıyor, ikimizin de gözlerini buğulandıran. 

Anı, 80 yaşında Mersin’den kalkıp Ankara’ya maça gelen bir dadaş nine ile alakalı. 

Dinleyelim; 

Çanakkale Dardanelspor ile Ankara’da final maçına çıktık. 19 Mayıs Stadyumu tamamen dolu. 100 tane Çanakkaleli taraftar var, geri kalanı Erzurumlu. Ben hiç şeref tribününde oturmadım. Hep taraftarın içinde maç izledim. Taraftarla maçın başlamasını beklerken bir kişi geldi başkanım bir nine seni soruyor dedi. Yukarıda oturuyormuş yanına gittim, 80 yaşlarında. Sarıldı boynuma başladı ağlamaya, oğul Allah senden razı olsun sen bize bunları yaşatın, seni çok merak ediyordum. Sana sarılmak teşekkür etmek ve ağlamak istedim. Sarıldık ve ağlaştık” 




VAHAP BEYAZ ERZURUMPSOR’U KATLEDİYOR 

Ankara’daki Play off maçında namlı hakem Vahap Beyaz’ın maçı nasıl katlettiğini bilmeyen yoktur. Erzurum’da bu olayla ilgili bir de tekerleme söylenir dilden dile. 

‘Yer mavi gök beyaz, hakem Vahap Beyaz’ diye. 

Başkan Cimilli, anlatırken dahi geriliyor ve daha fazla uzatmadan noktayı koyuyor. 

Dardanelspor maçında Vahap Beyaz bizi sildi süpürdü ve biz o maçta elendik. Bir yılın onca emeği boşa gitti”. 

 

Tam da bu noktada Başkan’a “Sizi birinci lige çıkarmayanlar kimlerdi? “ Diye sormadan edemiyorum. 

Cevaplıyor, Çeşitli duyumlar alıyorduk. Erzurum’un kış şartları ağır, orada birinci lig maçları olmaz. Federasyon mu diyelim, hakem komitesi mi diyelim. Bunları şimdi söylemenin hiçbir mahsuru yok. Bu hayatın bir gerçeği. Bir örnek vereyim, Çanakkale Dardanel maçında İlhan Cavcav ki bugün 80 yaşındadır - stadyumda 25 bin seyirci var, bana dedi ki, benim böyle seyircim olsa ben her sene şampiyonluğa oynarım. Erman Toroğlu, o gece TV’de, Vahap beyaz resmen Erzurumspor’u katletti, doğradı, biçti gönderdi dedi. Haklarımız gasp edildi, şehir de gerildi, taraftarın boğazına geldi. Taşkınlığa açık olaylar oldu, o dolan taraftar da Rize maçında patladı”. 




ARABANIN BAGAJINDAKİ BİR ÇUVAL PARA
 

Cimilli, takıma verdiği emekleri anlatırken duygulanıyor, doluyor. 

Konya’da haksızlığa uğradıkları maç öncesinde ikinci başkanın arabasının bagajında bulunan bir çuval paranın öyküsünü anlatıyor. 

Konya maçına gitmiştik. Adem Kaya vardı, ikinci başkanımız. Onun arabasının bagajına bir çuval para koyduk. Bu para nereden geldi, İstanbul’dan geldi, Adnan Polat’tan geldi. Sebep ne, bu takımı birinci lige çıkarın bu parayı futbolculara dağıtın diye. Otelde otururken Otelin sahibine parayı teslim etim. Kaptanları çağırdık, dedik ki bak bu çuvaldaki para sizin. Lige çıkın, parayı paylaşın ve gidin. Otelin sahibine bu parayı kasaya koy, parayı bana vermeyeceksin. Birinci lige çıkacağız, biz maçtan geleceğiz, kaptan sana listeyi verecek, malzemecisinden hocasına kadar bu para burada pay edilecek. Ama ne oldu, yine bizi doğradılar. Ben de o paradan gelecek sezona ait çocukların iki üç aylık taksilerini ödedim. Kimsenin kulüpten alacağı olmamasına rağmen. Gidip tatilinizi yapın. Salim kafayla gelin dedik. O zaman gazeteler yazdı. Erzurumspor başkanı kimsenin alacağı olmamasına rağmen futbolcuların gelecek sezon paralarını dahi ödedi diye. Duygulandık tabi. 7-8 ay daha devam ettik ve sonuçta başkanlığı bıraktım”.   




O DELİ BENİM 

Bilenler bilir. O sene birinci ligin kapısından dönem Erzurumspor, yeniden kolları sıvamıştı.  

Yönetimi ve taraftarıyla.  

Başkan Cimillibaşkanlığının ikinci döneminde yönetim kurulu üyesi rahmetli Ali Tanfer’in bir teklifinin nasıl devasa bir kampanyaya dönüştüğünü anlatıyor. 

Nasıl mı? 

İşte böyle; 

Bana dedi ki, başkanım, kurum ve kuruluşlarda miadı dolmuş tonlarca kâğıt var. Bir kampanya başlatalım ve o kâğıtları toplayıp SEKA’ya satalım, kulübe gelir sağlayalım. Çok güzel fikirdi. Başlattık. Fuar alanında kâğıttan dağlar oluştu. Kulübe inanılmaz bir gelir sağlandı. Hatta Giresun’da bir yerde yemek erken bir kişi yanıma geldi, SEKA’da çalışıyormuş, Erzurumlu olduğumu öğrenince, yahu sizin kulübün bir deli başkanı vardı, kâğıt topluyordu, usanmıştık, artık bize kâğıt göndermeyin dedik, o adam kimdi? Başladım gülmeye, neden gülüyorsun dedi, o deli benim dedim, sarıldı boynuma kusura bakma dedi. Kulübe gelir sağlamak içindi dedim”. 




OK YAYDAN ÇIKTI
 

Vahap Beyaz’ın maçı katletmesiyle birinci yılın onca emeği heba olan Erzurumspor yönetimi olarak toplandıklarını ve “Pes etmek yok, ok yaydan çıktı. Bizim bir sözümüz var. Biz birinci lige çıkacağız dediklerini ifade eden Başkan Cimilli, nasıl hakem oyunlarıyla 3 dönemden eli boş döndüklerini anlatıyor; 

Ankara’da Kızılay’da transfer çalışmalarına başladık. Sadi Hoca’ya bize liste ver, ne istiyorsan onu alacağız dedik. Çok güzel bir liste yapıldı. Transferlerimiz yaptık. Sezon açılışiı maçlar derken bu kez play off maçımız Rize’de Rizespor ile. 95 dakika galip oynayan bir takım var, hakem oyunuyla yine 2-1 mağlup olduk ve yine elendik. Üçüncü sene de Konya’da bir Eskişehirspor maçı ve yine hakem oyunuyla - Ünsal Çimen idi galiba hakem - yine elendik.”.  

Cimilli, son döneminde bir tespit yapmış. “Anladım ki, benim başkanı olduğum bu kulübü birinci lige çıkarmayacaklar” diyor. 




STADYUMDAN YÜKSELEN BİR SES, BİR KÜFÜR, VEEEE AYRILIŞ 

Hamza Cimilli, üç yıllık başkanlık döneminde üç kez kendi ifadesiyle hakem ve futbol mafyası yüzünden 1. Ligin kapısından dönmüş ama yine de yılmadan ekibiyle beraber savaşmış bir isim.  

Ta ki, bir maç sırasında koca stadyumda sadece ve sadece bir kişinin kendisine yönelik küfrüne kadar.  

O küfür yüzünden gecesini gündüzüne katarak çok başarıyla yürüttüğü başkanlığa veda etmiş. 

İşte Erzurumspor ile yollarının ayrıldığı o küfür ve o olay. 

“Sağlığımızı ve aile yaşantımızı, bir tarafa koymuştuk. Gece 2’de 3’te eve gidiyordum. Gecelere, deplasmanlara gidiyor, konserler düzenliyoruz. Bu süreçte her türlü özveride bulunuyorsunuz doğal olarak. Belki de bir eksiğim vardır diye sorguluyorsunuz da kendinizi ve vicdanınızı. Eksik ne? Yahu bana ne Erzurumspor’dan dersiniz, antrenmana gitmezsiniz, toplantılara geç katılırsınız gibi. Ama öyle bir şey yok. Çorumspor maçıydı. 3-1 mağlubuz. Yine taraftarlarla beraber otururken, maçta o kadar insanın içinden bir kişi, sadece bir kişi bana ağır küfürler ve hakaretler etti. Dedim ki kendi kendime, ya bu kadar özverinin karşılığı bu küfür müydü? Benim için kırılma noktası oldu, kaldıramadım. Çok çok önemliydi benim açımdan. Bir gün gece saat 3’te eve gittim, kapıyı açtım, kapının arkasındaki kaloriferin dibinde oğlumu uyurken buldum. Kalırdım, yatağına götürürken uyandı ve bana ‘babacığım istersen eve hiç gelmeseydin, kulüpte yatsaydın, senin ailen kulübün olmuş. Bizi sildin süpürdün (Gülerek - herhalde biraz anasından da tüyoyu almış). Baktım ki haklı çocuk. Daha 7 yaşında. Şimdi orada o küfür edildiğinde muhasebe yaptım. Ailemi, işimi bırakmışım, tekstil işi zor iş. Benimle beraber bütün arkadaşlarım bırakmış. Biz, bizden beklenenin kat be kat fazlasını vermişiz. Sağlımızı aile yaşantımızı yok saymışız. Her türlü fedakârlığı yapmışız. Sonuçta o küfür sonun başlangıcı oldu. Başkanlığı bırakmaya karar verdim. Bizim bıraktığımı yerden aldı, sağolsun kulübü çok güzel yerlere getirdi. Erzurumspor, onun döneminde birinci lige çıktı. ”. 




VEFASIZLIK ETTİLER
 

Hamza Cimilli, başkanlığı bırakmasının ardından uzun bir süre maçlara gitmemiş.  

Bu durumu, “Yıllar öncesine dayanan kırgınlıklar” olarak izah ediyor. 

Bir kongrede eski başkanlardan Cemal Polat ile birlikte oy kullanmaya gittiklerinde hazirun listesinde adlarını dahi göremediklerini ifade etti ve yaşadığı küfür şokunun ardından yaşadığı vefasızlığı şöyle aktardı; 

“Tabi, yıllar öncesine dayanan kırgınlıklarımız var. Onları kale almam, ama ne bileyim, bir hevesim gelip te maça gitmiyorum. Kulüp başkanlığını bıraktıktan sonra toplasan 10 tane maça gitmemişimdir. Aslında gitmemiz, orada görünmemiz lazım. Ancak şu an sağlığımız da el vermiyor. Kırgınlık demişken, bizden sonraki başkanlar döneminde kongre vardı, Cemal başkanla beraber oy kullanmaya gittik. Hazirun cetvelleri geldi, baktık ikimizin de adı yok. Silmişler. Adlarını burada anmayacağım kulübü borç batağına sokan adamın dönemiydi. Orada münakaşa ettik. Onlara dedik ki, siz doğmadan biz bu kulübün tüzüğünü yazan adamız. Eski başkanların hepsinin adı hazirun listesinde sürekli olur dedik. Ayrıca onlardan benim bir farkım var, ben bu kulübün profesyonel futbolcusuyum. Benim adım hiç silinmemeli. Yalandan özür falan dilediler. Cemal beyle karar aldık, maçlara da kongrelere de gitmeyelim diye. Cemal başkanın da benim de o kulübe çok katkıları olmuştur. Vefasızlık ve saygısızlık kabul edilemez”. 




BURADA İNSANLARIN OYUNCAĞI ERZURUMPOR
 

Araya girerek Hamza ağabeyiye, Erzurumspor’un bu yılki başarılı grafiğini soruyorum. 

Gönlünden dökülenleri aktarıyor; 

“İnşallah çıkarlar, İnşallah bu şehir ligde yükselerek hak ettiği yere gelir. Bu şehrin buna ihtiyacı var, hem de her anlamda var. Bu şehir buna layık. Burada insanların oyuncağı Erzurumspor çünkü. İnşallah lige çıkarırlar. Çünkü burası mahrumiyet bölgesi oldu. İnsanlar haftada deplasmana, iki hafta da içerdeki maçı bekleyecek ve onunla haşır neşir olacak. Bizim zamanımızda o heyecan ve güçle taraftar dernekleri kendiliğinden kurulmuştu. Stadyum hıncahınç doluydu. Biraz kıpırdanma var ama sanki o eski heyecan yok, ben öyle görüyorum”. 




PASTIRMANIN SUCUĞU
N MEKEZİ KAYSERİ DEĞİL ERZURUM İDİ 

Tam tamına 50 yıllık ticaret erbabı Sayın Cimilli, kadim Erzurum’u soruyorum.  

Kentin kadim ticaretini anlatmayı tercih ediyor. 

Şaşırtıcı ama çok önemli bilgiler veriyor. 

Kadim Erzurum’un ticari kalbi, borsası Taş Mağazalar’daGürcükapı’da, Bat Pazarı’nda atardıKarslısı, Anteplisi, Muşlusu, Tuncelilisi, Trabzonlusu, Rizelisi yani bu bölgenin insanı buraya ticaret yapmaya gelirdi. Temmuz’dan Kasım’a kadar canlı hayvan borsası yaşanırdı. Şu anki yapı kredi bankası önünde yüzlerce alıcı satıcı buluşurdu. Binlerce hayvan, yüzlerce çoban görürdünüz. Kombina önünde bölük bölük hayvan sürüleri kesimi beklerdi. Kombina 24 saat çalışırdı ve kese kese bitiremezlerdi. O günkü ekonomi böyleydi. Mesela pastırmanın sucuğun merkezi Kayseri değil, Erzurum’dur aslında. Kayserililer, sonradan Erzurumlu ustaları alıp götürdüler. Kadakçıoğlu vardı, Göncüoğlu vardı pastırmacı Necmetin Çinik vardı, Kasımpaşa camisinin altında dükkânı vardı 




İLK İHRACAT HULUSİ SEVEN’DEN 

Erzurum’da ilk ihracatı Hulusi Seven’in yaptığını ifade eden Cimillişöyle devam ediyor; 

Erzurumlulara ilk ihracatı öğreten Hulusi Seven’dir. İran’a frigo frik arabalarla kesilmiş kuzu gönderirdi.  Ondan sonra EBK kombina başladı canlı hayvan ihracatı yapmaya. Sonra Hakkı Güven vardı, bakın bu çok önemli, dikkat edin, Suudi Arabistan’ın tüm kurbanlığını o gönderirdi. Milyonlarca adet düşünsenize.  Herkese pay düşerdi, herkes bu ticaretten, bu borsadan payını alırdı. 

Nasıl mı? Hulusi Seven et ihracatı yapardı, etler kefene sarılırdı. Kefen ne? Bugün kadınlarımızın kullandığı tülbent. Kombina bu amaçla ihale açardı, biz gider tekstilci olarak ihaleye girerdik.  Biz hayvancılarla ticaret yapardık, şöyle ki bize hayvan verir manifatura alırlardı. Takas ederdik. Rakamlar büyüktü.  Kadim Erzurum güzeldi. Niye mi? O zamanki Erzurum’da ihaleyi 10 kişi girdiğinde ihale sonuçlanınca ihaleyi kaybedenler kazananı tebrik ederdi”. 




DEDESİ 17 YAŞINDA ROMANYA’YA İHRACAT YAPMIŞ 

Hamza Cimilli, rahmetli dedesi ile ilgili inanılmaz bir detay aktarıyor Kadim Teyp’ime 

Dedesi 45 yaşında rahmetli olmuş ama daha 17 yaşında Romanya’ya tekstil ihracatı yapmış. 

İnanılmaz değil mi?  

Çok güzel Osmanlıca ve Arapça yazı yazarmış.  

Dedesine Millet Mektebi’nden 35 yaşında ilkokul diploması verilmiş.  




O ERZURUM’U ÇOK ÖZLÜYORUM 

Hamza Ağabeyiye son olarak kadim Erzurum’u özlüyor musunuz? Diye soruyorum. 

O Erzurum’u herkeözlüyor diyor ve hafızasından şu sözler dökülüyor; 

“İnsanlar birbirine bağlıydı. Komşunun komşuya sevgisi ve saygısı vardıİnsanlar birbirinin aleyhine konuşmazdı. Siftah eden esnaf müşteriyi siftah etmeye yollardı. Ben siftah ettim, git şu adamdan al derdi. Belki bu kadim şehir kadar modern değildi ama şehirde bir ruh vardı. Yaş geldi geçti, eskileri özlüyoruz. Yandaki komşuda kavurma pişerdi, herkese pay giderdiRamazanda bizim soframızda 20 tane misafir olurdu. Babam müşterilerimizi alıp getirirdi. Gözlerim buğulanıyor oturup ağlıyorum”. 




SONSÖZ 

Teşekkür ederim Saygıdeğer ağabeyim, Kadim Teyp’imi onurlandırdığınız için. 

Sizi tanımak büyük şerefti. 

Erzurum sizi unutmayacak inanın. 

Emeklerinize sağlık. 

Haaa Sağlık demişken, size Allah’tan sonsuz sağlık diliyorum. 

Bu şehirde kadim değerler o kadar azaldı ki. 

Siz iyi olun ki, bu şehir kendini iyi hissetsin. 

Saygılarımla… 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
banner532